Perşembe, Şubat 6, 2025

TÜRK CAZ MÜZİĞİNDE ÖNCÜLER | Özer YELÇE, Fotoğraflar: Mete ATABEK (Siz, 1966)

Caz müziği Türkiye’ye çıkış yeri olan Amerika’dan aşağı yukarı yüz yıl sonra gelmişti. Fotoğrafta 1940 da kurulan “Hulki Saner Caz Topluluğu bir konserde görülüyor.

1840 yıllarında Amerika’da, bir müzik ortalığı kasıp kavurmaya başladı. O zamana kadar klasik müziğin etkisi altında olan Amerikan halkı Mississipi kıyılarından gelen bu yeni müzik türüne hemen kendini kaptırdı. O devrin caz müziği Dixieland denen zenci müziği idi. Seneler geçti, caz müziği Mississipi kıyılarından kurtularak Amerika’nın en sakin köşelerine kadar gitti. Çeşitli orkestralar çeşitli şekillerde yorumladılar cazı böylece caz müziği birçok ekollere ayrıldı.

Caz müziği Amerika’da yayıldıktan sonra Avrupa’ya, geçti. Bilhassa, İskandinav memleketlerinde çok tutuldu. Cazın Türkiye’ye gelmesi 1937 yıllarına rastlar. O zamanlar caz müziği Amerika’da swing devrini, yaşıyordu ki, bu devir cazın altın çağı olarak nitelendirilir. Bu yıllarda Türkiye’de caz için yapılanlar, ilerisi için çok şeyler vaad ediyordu. Fakat maalesef beklenenler çıkmadı ve caz müziği Türkiye’de hala 1940-45 yılları arasındaki yerinde sayıp duruyor.

O yıllarda Türkiye’de gerçekten çok iyi caz yapan bir topluluk vardı. “Hulki Saner Caz Orkestrası.” Bu orkestranın da beş müzisyeni caza çok şeyler kazandırdı. Fakat bugün bunların hepsi müzik dışındaki meslekleriyle uğraşıyor ve çalmaya doyamadıkları bu müziği dinleyerek doy-maya çalışıyorlar.

Bu beş kişiden, Fazıl Abrak bugün doktor. 1940’ların en büyük kontrbasçısı Tacettin Orturay muhasebecilik yapıyor. Üstün tekniği ile memleketimizin ilk caz trompetçisi olan Kemal Sural bugün memur. Eski saksafoncu Mehmet Akter bir petrol şirketinin reklam servisi müdürü. Hulki Saner’e gelince, bugün filmcilik piyasasında gerçekten büyük bir yeri var, İşte Türkiye’ye caz müziğini bu beş kişi getirmiş.

Türkiye’de ilk defa caz müziğin çalanlardan birisi olan Fazıl Abrak bu müziği nereden tanıdığım şöyle anlatıyor: “1937-39 senelerinde memlekette bir caz modası vardı. O zamanlar, biz B. B. C. veya Amerikan radyolarında Benny Goodman’ın on beş dakikalık bir reklam programım dinlemek için sabahlara kadar radyo başında beklerdik. Tabii ki, o devrin en çok tutulan ritmi swing ve boogie-woogie idi. Bu müzik de bana tesir ediyordu. Zaten, klasik gitar çalıyordum, bu enstrumanla caz çalmaya başladım.” Abrak, daha sonra o zamanların caz topluluklarından bahsetti, “İlk önce1939 yıllarında aramızda Leon Avigdor ve Arto Haçaduryan’ın da bulunduğu bir topluluk kurduk. Bundan sonra Türkiye’de tüm anlamıyla cazı ilk defa yapan Hulki Saner topluluğuna katıldım. Daha sonra Ankara radyosunda konserler verdik. Bu konserlerin ilgi çekici yönü biz çalarken Necdet Alpün adlı bir arkadaşımız bize step yaparak refakat ederdi. Bunu Türkiye’de ilk defa biz denedik ve ondan sonra da hiç kimse yapmadı bunu. 1942 de Bülent Öncer’le Caddebostan’da iki ay her gece devamlı olarak caz çaldık. Biz hep swing ritmi üzerine çalışırdık o zamandan sonra da swing ritmi adeta unutuldu.”

1-Türkiye’nin ilk Dixieland (Zenci Müziği) orkestrası bir konser sırasında. 2-Tacettin Orturay, Kontrbası Caz Orkestralarımızın vazgeçilmez bir enstrümanı, haline getirmiş bir sanatçımızdır. 3- Biz de caz müziği ikinci dünya harbi ve onu takip eden yıllarda çeşitli imkânsızlıklar içerisinde adeta bir altın devir yaşamıştır. 4-Mehmet Akter gençliğinde radyoda caz saatleri düzenlemiştir.

Fazıl Abrak’ın diğer ilgi çekici, bir yönü de memleketimizde ilk defa elektro gitar çalan müzikçi olması.

Hulki Saner’in caz müziği ile ilgilenmeye başlaması 1939 yıllarına rastlıyor. Saner o senelerde Kadıköy Halkevinde gayet mükemmel bir caz orkestrası kurmuş. Sonra Amerika’ya gitmiş ve hayatını yurt dışında müzikle kazanan ilk Türk müzisyeni olmuş. Amerika’da önceleri senfoni orkestralarında klarinet çalmış ve solist bariton olarak birçok konserlere katılmış. Saner’in Amerika’da olduğu yıllarda Caz sanatına yeni bir ekol eklenmiş Bepop ritmi. Saner de Türkiye’ye dönünce Ankara’da Muvaffak Falay ve Aydemir Mete ile beraber bu ritmi tam anlamıyla veren bir topluluk kurmuş ve bu toplulukla başarılı konserler vermiş.

Tacettin Orturay’ın caz müziğine kazandırdığı en büyük şey kontrabası Türkiye’de bir caz müziği aleti olarak lanse etmesi, hatta o zamanlar Orturay “basın babası” olarak anılırmış müzik piyasasında. Orturay bu enstrümana olan merakının doğuşunu şöyle anlatıyor, “Ben daha çocuk denecek yaşta iken Ali Baba adlı çok meşhur bir parça var-dı ve bu parçanın bir yerinde kontrabas ve bariton saksafon birlikte bir solo atarlardı. Orkestrayı gösteren, bu kalın sesli sazlar bana çok tesir etti. Her müzisyen gibi ben de ilk önce mandolinden başladım daha sonra konservatuara giderek kontrabas çalmasını öğrendim.”

Mehmet Akter caz müziği ile uğraştığı vakitler İstanbul Radyosu daha Galatasaray Postanesinin üzerin saatleri düzenleyip tamamen amatör bir şekilde caz müziği çalar mı Akter çeşitli orkestralarla çalışmış fakat bunlar içinde en iyi olanı, Hulki Saner topluluğuymuş. O zamanlar malzeme de bulamazmış caz müzisyenleri. Hatta Mehmet Akter saksafonunun kamışını bile kendisi, yaparmış.

Türkiye’de caz müziği alanında ilk trompetçi Kemal Suraldır. Trompetçi olması dolayısıyla Sural bilhassa Armstrong tarzı müzik yapıyormuş. O da Hulki Saner orkestrası ile çalmış. Sural da Amerika’ya gitmiş ve orada meşhur caz müzisyenleri ile beraber çalmış. Türkiye’de cazın gelişememesinin nedenini bütün bu müzikçiler şöyle özetliyor, “Bizde caz gelişemiyor çünkü bu müziğe önem verilmiyor. Sonra konservatuarımızda caz öğretilmiyor. Radyolarımızda ise caz dinlemek sadece bir şans eseri. Radyoda çalınanalar da ya çok eski veya kalitesiz parçalar. Bu konuda en büyük zorluklardan biri de memleketimizde müziğin doğu ve batı olarak ikiye ayrılması. Batı müziği ise çoğunlukla ye-ye tabir edilen müzik olarak kabul ediyoruz. Tabii ki böyle, bir ortamda caz müziğinin barınması bir mucize olurdu.”